Etiketler

12 Eylül 2013 Perşembe

İstem Dışında Müzik


Muzak; bu kelimeyi belki hiç duymadınız, belki de sadece bir şirket adı sandınız. Oysa ki muzak kavramı müziği sandığınızdan çok daha ciddi bir biçimde tehdit etmekte.

Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, çeşitli toplumsal mekanlarda, insanlara istemleri dışında sunulan, hatta empoze edilen müzik şeklinde de tanımlayabileceğimiz muzak, aynı zamanda tanımındaki amacı uygulamak için 1930’lu yıllarda kurulmuş olan bir firmanın da adıdır. 


Muzak, biz insanların zihinsel süreçlerine etki edebilen bir müzik mentalitesidir. Diğer bir değiş ile günlük monoton yaşantılarımıza tanınmış bir joker hakkı olarak tanımladığımız müziğin bir eğlence değil, fonksiyonel bir reklam aracı olması durumudur. 


Nasıl mı?


Muzak şirketi bir generalin asansör kullanımındaki negatif etkileri en aza indirme düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. İş veya okul dönüşü dairenize ulaşmak için kullandığınız asansörde çalan ve sürekli tekrar eden sesler sizi güvence altında hissettirmek için tasarlanmıştır. Genellikle entrümental ve perküsyonlardan uzak şarkılar olduğunu siz de fark etmişsinizdir.


Kuruluşuyla beraber Muzak, gerek banka, restoran ve fabrika gibi toplumsal alanlarda gerekse de asansör gibi bireyin tek başına bulunduğu yerlerde kişiyi sakinleştirecek, üretimini arttıracak ve tehlikeden uzakmış hissini yaratacak, mekâna göre dizayn edilmiş “müzik paketleri” sunmuştur.

Popüler ve bilindik şarkıları olabildiğince basitleştirerek daha önceden dinlenilmişlik havası yaratmaya çalışan bu şarkılar alım isteklerimizden çalışma gücümüze kadar bize etki eden seslerdir.

Özellikle 2.Dünya Savaşı'ndan sonra silah üretimi yapan fabrikalarda çalışan pek çok işçi üzerinde bu sesler denenmiştir. Yapılan araştırmalar sonucu bu seslerin hata payını azalttığı ve motivasyon sağladığı gözlemlenmiştir.


Şu ana kadar konuştuklarımıza bakılırsa Muzak pek bir masum ve iyi niyetli görünmekte...Lakin gerçek çok farklı.


1980'li yıllardan itibaren çalışma prensiplerini değiştiren firma bu sesleri daha ön plana çıkararak herkesin daha rahat şekilde algılayabileceği bir şekilde çalmaya başlamıştır. Bu background noise'un bir nevi foreground haline gelmesidir. İnternette surf yaparken dinlemediğiniz fakat açık bıraktığınız televizyonun algılarınızı etkileyebilecek kadar yüksek bir sesle çalışması gibi düşünülebilir.

Bu yeni sunum biçimleri özellikle alışveriş merkezleri gibi kalabalık yerlerde tercih edilmiştir. Markaların kimliklerini yansıtacak biçimde dizayn edilmeye başlanan bu sesler bir ürünü kullanırken nasıl şeyler hissedeceğinizi size yaşatmayı başarabilir. Son dönemlerde popüler fakat başarısız sayılan idoser gibi seslerin tanındık ve daha profesyonel bir hale gelmiş şekilleri kabul edilebilirler. Bu sesler aynı zamanda hem mağzaları hem de insanları birbirinden ayıran bir ses duvarı oluşturmayı hedeflemektedir.

İşte bu özellerikleriyle Muzak müzik pazarlamasından öte, duygu pazarlaması yapmaktadır.

Muzakın giderek daha popüler hale gelmesi ise birçok insanı müziğin gelecekte bir eğlence olmayacağı konusunda uyarmaktadır.

Sound of Muzak adlı parçada da söylendiği gibi; dünyanın harikalarından biri olan müzik çöküyor ve kimsenin umrunda değil, kimsenin yeterince umrunda değil.

1 Eylül 2013 Pazar

Dinleyici Kitleleri

Müzik akımları asla sadece müzikle ilgili olmamıştır. Herbiri kendi giyim ve düşünce tarzlarını hatta kimi zamanlar sosyal hayattaki davranış biçimlerini beraberlerinde getirmiştir. Çocuklar benliklerini müzikte bulup kendilerini ebeveynlerine ispatlamak ve onlardan farklı olduklarını göstermek istemişlerdir. Müzik insanlara bir sosyal statü ve çevre, en kötü ihtimalle konuşulacak bir ortak nokta verir. Grup t-shirtlerinin açık bir tanışma daveti olabileceğini asla unutmayın.

 Günümüzde kimse babasının kendisine bıraktığı bir koleksiyon ile yetinmek zorunda olmadığı ve müzik bu kadar ulaşılabilir bir hale geldiği için bu gruplar distanktif özelliklerini kaybetmeye başlıyorlar. 

 Bu konuyu basit bir Duman konseri ile ele alalım; Duman soundunda çok keskin bir çizgiye sahip olmasa da kimlere hitap ettiği çok açık bir grup. Daha dün gerçekleşen konser ise dinleyici kitlesine değil sadece kalabalığa sahip olan bir konserdi. Türkiye'deki konserlerin en büyük sıkıntılarından biri de işte budur. Playlisti Eminem'den ibaret olan bir arkadaşınızı siyah t-shirtü ile Metallica konserinde görebilirsiniz. Sonuç itibariyle seyircinin katılımımdan uzak bir konser sizi bekler ve emin olun ki bu negatif hava sizi etkilediği kadar sanatçıyı da olumsuz etkiler. Kimsenin konsere girme hakkını elinden alamayacağınız için yapabileceğiniz tek şey bir sonraki konsere "hazır" gelmesini ümit etmek olur. İyi bir dinleyici konsere gelmeden önce setlisti bile ezberlemiş olacaktır.

Bu durumun sanatçıya kazanç sağlayağını düşünmek ise doğru olmayacaktır. Statü için konsere gelen birisi bu grubun emeklerine -konser dışımda- zaman ve para harcamayacaktır. 

Sonuç olarak; poserlık kötüdür.